Pazar, Nisan 15, 2012

お知らせ: Yaşampınarım Seul'e gidip geldi!

"Tamam anladık; daha kaç kez bunu tekrar edeceksin!" diyenlere: Ben asıl kendime hatırlatmaya çalışıyorum be dostlar! Evet inanılır gibi değil ama sadece 1 hafta, 7 gün, 173 saat (artık saniyesini, dakikasını da siz hesaplayıverin lütfen) önce Güney Kore topraklarındaydım. Sonra 11.10 uçağına binip saat 13.30 gibi Tokyo'ya dönmüştüm maalesef. Maalesef diyorum çünkü kalbimin bir kısmını da Seul'de bıraktım. Zaten şu sıralar seyyahlık hepten ağır gelir oldu bana; -"He sanki çok geziyorsun, çok bir halta yarıyorsun da konuşuyorsun?!" diyenlere saygım sonsuz elbette, katılıyorum size hatta!- gittiğim her yerde kalbimin bir parçasını da bırakıyorum sanki. Böyle azala azala biteceğiz dostlar, sakin olun.

İşte Seul'den ayrılışıma alıştığım şu zamanlarda, yazmanın da hepten zorlaşmasını anlayışla karşılamanızı rica edeceğim; zira biliyorsunuz ben tayfunlardan kaçıp da duygularına yenilen garip bir kulum. Her neyse, saçma sapan mükemmeliyetçiliğim, çevremdekilerin yüksek beklentileri, en önemlisi de kendi kendime verdiğim sayısız sözler ve yaptığım gerekli gereksiz planların etkisi ile Kore yazısının yalan olmaması için elimden geleni yapıyorum. İlk olarak iki ayrı yazı yazmayı düşündüm: Birisi daha genel, bir gezi rehberi havasında olacak (diyor), ikincisi ise daha kişisel, "ah bilseniz başıma neler neler geldi dostlar!" tadını yakalamayı hedefleyecek.(miş.) Hadi bakalım!

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder