Perşembe, Mayıs 31, 2012

Iskocya'dan haberler var!

Dunya harikasi dostlariniz varsa, su hayatta mutlu olmak hic de zor bir is degil! (^O^)


Sevdiklerden uzakta olmanin bir tek guzel yani varsa, o da onlara uzaklardan selamlar ve sevgiler gondermek ve de ayni sekilde onlardan selamlar ve sevgiler almaktir herhalde. Karsilikli ozleme ve ozlenme duygusunun guzelligi. Hatirlama, hatirlanma, unutmama, unutulmama.


Japonya'da bulundugum sure zarfinda, bana cesit cesit mektup, kart, hediye gonderen, benim icin usenmeden bir araba surpriz hazirlayan, bana yazan, beni arayan, beni dusunen butun o harika insanlara ne kadar mutesekkir oldugumu anlatmaya kelimeler yetmez. Iyi ki varsiniz, lutfen hep yanimda olun.

Bahsettigim butun o mektuplar ve kartlar da, haklarinda tek tek yazilmayi hakediyorlar elbette; ama bugunku yaziyi affiniza siginarak gunun kahramani, en eski dostum -kelimenin tam anlamiyla, zira kendisi ile 16 yildir tanismaktayim!!!- Ayse'ye armagan etmek istiyorum:



Kadim dostum Ayse! ♫ 

Nicedir kalbimden de bos olan posta kutumu, bu fevkalade guzellikteki kartpostalla senlendirdigin icin sana ne kadar tesekkur etsem az! Cok ama cok begendim ve evet, tam anlami ile "benlik" bir kart buldugun icin de seni ayrica takdir ediyorum. (^-^)
Her ne kadar Japonya'yi sevsem ve genel olarak burada guzel vakit gecirsem de, seninle yagmurlu Ingiltere topraklarinda gecirdigim 19 gunu hicbirine degisemem! Ve Oxford'a gitmeyi inan cok ama cok istiyorum! (Okumak icin olur, gezmek icin olur, film cekimi icin olur, olur da olur yani! )

Tokyo'da Oxford vardi da; biz mi gitmedik?

Ennnnnn kisa zamanda, dunyanin herhangi bir yerinde bulusmak dilegi ile;
Sana tez zamanda bir mektup hazirlama telasi icinde olmayi planlayan arkadasin Pinar


Bazen Buralarda, Bazen Sirra Kadem Gereksiz Bir Seyyah Bozuntusu-1

Cok ama cok uzun zamandir sesimin solugumun cikmadiginin farkinda olup da; “Nerelerdesin sen ne zamandir? Seni cok merak ettik! Yazilarina hasret kaldik! Seni cok ozledik! Surekli blogunu kontrol ettik, her seferinde de uzuntu icinde sayfayi kapatmak zorunda kaldik! Eski yazilarini donup donup okuyarak kendimizi teselli etmeye calistik! Seni gercekten de cok ozledik...” diyen insanustu varliklar varsa eger, gercekten cok ama cok ozur dileyerek baslamaliyim. Onemli bir kismi teoride elimde olan ama aslinda bir turlu oldurulamayan sebeplerden oturu, geriye kalan kismi ise teknik bir sikintidan oturu; cok uzunca bir sure, resmen uvey evlat muamelesi gosterdigim lakin hicbir sucu yahut gunahi olmayan bu blogcugu ihmal ettigim icin gercekten de cok uzgunum.



Hemen cidden elimde olmayan teknik zimbirtiyi aciklayayim: Hayatta hoslanmadigim bir araba sey vardir; bunlardan bir tanesi de bilgisayarda ya da telefonda Turkce klavye kullanamadigim icin Turkce karakterleri de kullanamayarak biricik anadilimi eksik gedik kullanarak yazmaya calismaktir. Iste tam da burada gerceklestirdigim bu can s1kici mevzuunun sebebi, benim de bir suredir blog yazamama sebebimdir dostlarim. Laf salatasini bir kenara birakirsak; 5 yillik hayat arkadasim, iyi gunumde kotu gunumde hastaligimda sagligimda yanimda olan, sirlarimi paylasan, alkisi duyan ihaneti goren biricik bilgisayarim, sag kolum Datron'um sizlere omur... =( Elin memleketinde, birdenbire ekran karti yanan sevgili bilgisayarimi hasret ve sevgiyle aniyor, elalemin Mac'inin, Vaio'sunun, Alienware'inin onun yerini asla ama asla tutamayacagini da uzuntu ile eklemek istiyorum.



Ve yogun istek uzerine, binbir zorlukla aldigim ama cok sukur -simdilik- yuzumu kara cikarmayan minik Sony Vaio'm Suphi ile tanistiriyorum sizleri:





Cici ayicigim Fiko ile iyi anlasacaga benzerler ama bakalim. Hep beraber masallah diyoruz arkadaslar, evet bir Mac degil ama benimki de kendi capinda iyi kotu bir makine iste. Ah ama Datron'um onun yerini kimseler tutamaz... (yeter artik!!!)



Gelgelelim fasulyenin faydalarina... diyebilirdim fakat ne yazik ki insanlar benden bilimsel yazilar ya da pratik konular degil, akil almaz maceralar, bin bir gece masallari filan bekliyor... Keske size beklediklerinizi verebilecek kapasitede biri olabilseydim! Simdi hakli olarak basta siz gozumden sakindigim, canimin bir parcasi olan okurlarim; sonra da bendeniz sormaz miyiz: “Bunca zamandir Japonya'lardaydin, bir haltlar yapmissindir herhalde, dokul hemen bakalim!” diye? Sorariz ve hatta sormaliyiz. Peki cevap alabilir miyiz? Elbette alabilirsiniz cankuslar; fakat bu cevabin sizin istediginiz ya da beklediginiz cevap olma olasiligi bir hayli dusuk.

Blog yazarini aksine, akliselim insanlarin anlayabilecegi bir bicimde soylersek, Japonya'da bulundugum bunca zaman, hadi hafifletelim, blogdan uzaklarda gecirdigim sunca zaman icinde ne yazik ki anlatmaya deger herhangi bir gelisme yasamadim. Hem maceralar hem de masallar yalan oldu anlayacaginiz... Gecenlerde bir arkadasim da bam telime dokundu tabiri caizse “Eee ne var ne yok dostum?” diyerek. “Ne var ul*n bu soruda, normal insanlar olarak bizlerin gunluk hayatimizda s1k s1k kullandigimiz bir soru cesidi iste!?” seklindeki isyaniniza hak veriyorum ama siz de bana hak verin lutfen: Insan hayatinda bekledigi gelismeleri goremeyince ya da bu tur gelismeleri gosteremeyince, buluttan nem kapar hale gelebiliyor. Sozun ozu, hayatimda bir gelisme yok anam babam, durum bu kadar vahim anlayacaginiz.  

FOBvari bu yazi icinse hepinizden tek tek ozur dilerim. Ve lutfen birisi su bilgisayara Turkce klavye yuklesin bir an once yoksa zaten kirk bin zorlukla gelen yazma sevkim bir daha gelmemek uzere uzay bosluguna ucuverecek!

Alakaya hiyar tursusu, gel bize bazi bazi: Ne zamandir su ikilini hasretini cekiyordum bir bilseniz, a dostlar!
Sicak yaz gunlerinde guzel maden sulari icmeyi ihmal etmeyin, e mi dostlar?


NOT: Su iki satirlik yazi ve iki tane kiytirik fotograf ekleme islemi icin neler cektigimi bir bilseydin Datron'um, ah benim kadim dostum ah .... Alamiyor kimseler yerini!